Öğrenilmiş Çaresizlik: Seligman Deneyi

Öğrenilmiş çaresizlik teorisi 1967 yılında Amerika, Pennsylvania Üniversitesi’nde  araştırmalarını yürüten psikolog Martin E.P. Seligman ve çalışma arkadaşları tarafından kavramsallaştırılmıştır. Peki öğrenilmiş çaresizlik nedir?  APA’nın (American Psychological Association) yaptığı tanıma  göre öğrenilmiş çaresizlik, devamlı olarak kontrol edilmesi mümkün olmayan stresli durumlara maruz kalınmasının ardından, uygun olduğunda kontrolün kullanılmamasıdır. 

O dönemde klasik koşullama çalışan Seligman ve arkadaşlarının yaptıkları deneyler ile öğrenilmiş çaresizlik teorisinin temelleri atılmıştır. Seligman’a göre öğrenilmiş çaresizlik organizmaların bir olay ya da duruma karşı etki güçlerinin olmadığına inanmalarının sonucunda ortaya çıkan bir olgudur (Schueller & Seligman, 2008). Türk literatüründe bu kavram öğrenilmiş acizlik olarak da kullanılmıştır. 

Seligman Deneyi olarak da literatüre geçen köpekler ile yapılan deneyde kaçış grubu, çaresizlik grubu ve kontrol grubu olarak üç gruba ayrılmış 24 köpek kullanılmıştır. İki aşamadan oluşan deneyin ilk aşamasında köpekler içinde uygulanacak elektrik şokunu kesmek için bir butonun olduğu kabine koyulmuş, ikinci aşamasında ise alçak bir bariyer kullanılarak ikiye ayrılmış, bir tarafınının zemininde elektrik olan diğer tarafında ise olmayan kutulara yerleştirilmişlerdir. Tüm gruplardaki köpekler elektriğin geleceğine dair hiç bir uyarıcıya olmaksızın elektrik şokuna maruz bırakılmıştır. Kaçış grubundaki köpeklerin içlerinde bulundukları kabinde bulunan butona dokunmaları sonucunda verilen elektrik kesilmiş, köpeklerin butonu bulamadıkları durumlarda ise 30 saniye sonra elektrik verme işlemi sonlandırılmştır. Bu grupta bulunan köpeklerin hızlı bir şekilde düğmeye basmayı öğrendikleri ve butona basma sürelerinin giderek kısaldığı gözlenmiştir. Aynı işlem çaresizlik grubundaki köpeklere de uygulanmıştır fakat tek bir farkla; içeride bulunan buton çalışmadığından köpekler ne yaparlarsa yapsınlar verilen elektriği kendileri durdurmanın yolunu bulamamışlardır. Bu grupta da 30 saniye sonra verilen elektrik kendiliğinden kesilmiştir. Bu grupta bulunan köpeklerin ise butona basmayı denedikleri fakat hiç bir etkisi olmadığını gördüklerinde butona basmaktan vazgeçtikleri gözlenmiştir. Her iki gruptaki köpeğe de ayrı ayrı 64 kez uygulanan bu ilk aşamada kontrol grubundaki köpekler ise hiç bir şeye maruz bırakılmamışlardır. 

Deneyin ikinci aşaması ilk aşamadan bir gün sonra uygulanmıştır. Bu aşamada köpeklere elektrik şoku verilmeden önce beyaz bir ışık uyarıcı olarak kullanılmış, ışığın verildiği andan itibaren 60 saniye içinde köpekler bariyerden atladıkları taktirde elektrik şokuna maruz kalmamışlardır. Kaçış grubu ve kontrol grubunda olan köpeklerin bariyerin karşısına atlayarak şoktan kaçmayı kısa sürede öğrendikleri gözlemlenirken, çaresizlik grubundaki köpeklerin hareketsiz kalarak şoktan kaçmaya çalışmadıkları gözlenmiş, içlerinden sadece iki köpeğin bariyerden atlayarak şokun verilmediği bölgeye geçebildiği görülmüştür. 

Yapılan uygulamalardan sonra elde edilen sonuçlarla öğrenilmiş çaresizlik teorisinin temelleri atılmış ve davranış ilk kez bilimsel olarak çalışılmıştır. İlerleyen yıllarda bu deneye benzer uygulamalar fareler, kediler, balıklar ve maymunlar üzerinde de tekrarlanmış ve benzer sonuçlar elde edildiği görülmüştür (Aktan & Yay, 2016). 

Günümüzde yapılan bu deneylerin etik açıdan uygunluğu hala tartışılmakla beraber insanlar ile de ses veya benzeri uyarıcılar kullanılarak öğrenilmiş çaresizlik çalışılmış ve benzer sonuçlar elde edilmiştir. Seligman öğrenilmiş çaresizliği depresyon ile de ilişkilendirmiştir fakat günümüzde bu ilişkiyi destekleyen yayınlar kadar desteklemeyen yayınlar da mevcuttur. 

Kişinin maruz kaldığı uyarıcılar ve dış etkenlerle birlikte bireyin kendisinden de kaynaklandığı düşünülen öğrenilmiş çaresizlik davranışı değişim karşısında gösterilen pasif direnci ifade eder (Aktan & Yay, 2016). Literatüre geçen bazı çalışmalar öğrenilmiş çaresizliğin ortadan kalkabilmesi için değişime olan inancın yeniden oluşması gerektiğini savunmaktadır. 

 

ETKİLİ SUNUM TEKNİKLERİ

İSTANBUL MARMARA ÜNİVERSİTESİ