Hastalığın Toplumsal Kökenleri

Hastalık, organizmanın yapı ve işleyişinde ortaya çıkan bozukluk, organizmanın fizyoloji görevlerinin bozulması durumudur.

Geçmişten günümüze baktığımızda hastalıkların giderek çoğaldığını ve çeşitlendiğini görmekteyiz. Salgın hastalıklar toplumla beraber gelişerek ortaya çıkmıştır. Bu yargıya baktığımızda hastalığın gelişmesi ve yaygınlaşması için nüfusa ihtiyacı vardır. Uygarlıkların gelişmesiyle ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Avcı-toplayıcı toplumlara baktığımızda hayatta kalma süreleri kısa ama hastalanma olasılıkları azdı. ‘’Hastalık tıbbi olduğu kadar sosyal ve kültürel bir alanı da vardır. ‘’İnsan hayatının en önemli ve değerli yönünü oluşturan sağlık elde edilmesi, korunması ve sürdürülmesi bakımından sosyolojik bir konudur.’’ Çünkü insan biyolojik olduğu kadar psikolojik ve sosyal bir varlıktır. Hastalık olgusu da biyolojik olduğu kadar toplumsal ve kültürel kökenlidir.’’(Aytaç, Kurtdaş,2015:231)

Sağlık kurumunun sosyal site açısından başlıca fonksiyonlarını Ömer Aytaç ve Muzaffer Çağlar Kurtdaş şöyle açıklamaktadır.

  • Toplumdaki insanları sağlık/hastalık konularında bilinçlendirmek
  • İnsanları hastalık ve rahatsızlıktan arındırmak
  • İnsanlara sağlıklı yaşam sunmak
  • İnsanlara temel sağlık hizmetleri sunmak

Hastalık ve Sağlık; her ikisinde de kökleri yaşam ve çalışma koşullarının, toplumsal ilişkilerinin derinliklerinde yatar. Genel olarak hastalığı etkileyen en önemli toplumsal yapı faktörlerini Aytaç ve Kurtdaş şöyle açıklamaktadır.

  • Nüfus(doğum-ölüm oranları ve göç oranları)
  • Aile
  • Sosyal sınıf
  • Din
  • Dil
  • Kültür
  • Ekonomidir

‘’Yaşanılan coğrafi bölge, meslek, cinsiyet, etnik köken, medeni durum, işsizlik, yaş, sosyal sınıf, kültürel yapı sağlık ve hastalıkta en fazla ilişki halinde olan sosyal değişkenler olarak karşımıza çıkmaktadır.’’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:234) Çünkü bireylerin maddi kazancı, ekonomik durumları sağlık ve hastalık düzeylerini doğrudan etkiler. Özellikle ekonomik yetersizliklere bağlı olarak ortaya çıkan uygun olmayan koşullarda yaşam, yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerinden faydalanmama bireylerin sağlığını olumsuz etkilemektedir. Hastalandığında hastaneye gidebilme imkânları, ilaç alma ve tedavi alma imkânları önemli rol oynamaktadır. Araştırmalara baktığımızda genellikle yoksul kesimin çok hastalandığı veya hastalıklarında dert yandığı görülür. Sosyo-ekonomik düzeylerinden ötürü istediklerine erişme olanağı kısıtlıdır. Sonuçta bireysel sağlık sorunu bütün aileyi etkiler. Ailenin gelir getiren bireyinin hastalığının sonuçları aile refahını etkilediğinde bir sağlıksızlık kısır döngüsü başlar. Çok sayıda aile etkilendiğinde toplum refahı etkilenir. Çünkü aileler ekonomik düzeylerini aşan sağlık giderlerini karşılayabilmek için birikimlerini kullanmak, borçlanmak, mallarını satmak, yiyecek hastalıklarını kısıtlamak ya da çocuklarını okuldan almak zorunda kalır. Bunları yapamadıklarında ise gerekli sağlık hizmetinden isteyerek ya da istemeyerek yoksun kalırlar. Toplum içindeki hastalıkların dağılımında birçok rol oynamaktadır. Bunları Aytaç ve Kurtdaş şöyle açıklamaktadırlar;

  • Hatalık etkeni (hastalığa neden olan etken bakteri, besin vb.)
  • Hem fiziksel hem de sosyal çevre (sıcaklık, coğrafya, yaşanılan yer, sınıf vb.)
  • İnsanın özellikleri (yaş, cinsiyet, yaşam stili)

Bu etkenlere tek tek baktığımızda hastalık etkeni, yaşadığımız yerle yediğimiz yemekle, nasıl pişirildiği ve hangi besinlerden aldığımıza bağlıdır. Ekonomik geliri düşük olan aile ve bireylerde görülen sık sık rahatsızlanmaların başında protein eksikliği gelmektedir. Sadece ekmek, makarna ile de beslenmek vücuda bir süreden sonra zarar vermektedir. Diğer protein, yağ vb. mineral ve besinlere ihtiyaç duyar. Fiziksel ve sosyal çevre ise nerede yaşadığımızla yakından ilişkilidir. Örneğin yazın Güneydoğu Anadolu ve Karadeniz bölgesini karşılaştırdığımızda sıcağın bireyi etkisi altına almasını ve sıcaktan doğan hastalıkların bireyi etkilemesi Güneydoğu Anadolu bölgesinde daha sık görülür. Çünkü sıcaklıklar orada 45 dereceye kadar çıkmakta ve şu gibi sorunları ortaya çıkarmaktadır.

  • Güneş veya Sıcak Çarpması
  • Sıcak Bitkinliği
  • Güneş Yanıkları
  • Sıcak Döküntüsü (İsilik)

Uzun süre güneşe ışığına maruz kalındığında şu gibi etkiler de ortaya çıkabilir. Ciltte erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması bu olumsuz etkilerindendir. İnsanın özellikleri ise belli bir süreden sonra vücudun hastalıklara karşı vermiş olduğu geç tepkilerden kaynaklanmaktadır. Örneğin bir sporcuya baktığımızda gençken sakatlandığın da iyileşme süreci hızlı olmakta, yaş ilerledikçe aynı sakatlığı geçirdiğinde çok daha yavaş ilerlemektedir.

‘’19. yüzyıl hastalıkları yoksulluk hastalıkları olarak adlandırılırken, 20. Yüzyıl hastalıkları medeniyet ve zenginlik hastalıkları olarak adlandırılır.  Bunları şöyle açıklamaktadır; çok yemek yeme, yetersiz egzersiz yapma, sigara ve içki gibi zararlı alışkanlıklar sonucu ortaya çıkan hastalıklar, ortalama yaşam süresinin artmasına bağlı olarak ortaya çıkan hastalıklar, kalp damar hastalıkları, şeker hastalığı, akciğer kanseri, uykusuzluk, anksiyete, stres, depresyon, yorgunluk ve kronik ağrılar ve trafik kazaları sonucu meydana gelen ölümler gibi hastalıklardır ve özellikle sanayileşmiş ülkelerde artış içindedir.’’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:234)  Üretimin ülkeler arasında eşitsiz paylaşımı ve gelir dağılımının dengesizliği ekonomik sorunların pek çoğunun altında yatan temel unsur olmakta, ekonomik sorunlar ise eğitim, sağlık gibi sosyal konulara da olumsuz yönde yansımaktadır.

Toplumsal Sınıf ve Sağlık

Bireylerin sağlık sistemlerinden yararlanma hakları içinde yaşadıkları sınıfsal konumla yakından ilgilidir. Resmi istatikler de göstermektedir ki neredeyse her türlü hastalık ve rahatsızlık sosyal sınıfla bağlantılıdır. Örneğin yoksulluk hastalığının ana belirtkeni durumundadır ve yoksullar zengin kesime oranla daha sık hastalanmakta ve hastalık dönemleri daha uzun sürmektedir. ‘’2010’daki Adil Toplum Sağlıklı Yaşamlar adlı raporda, Britanya’da herhangi bir ciddi rahatsızlık veya sakat bırakıcı bir hastalığa yakalanma oranları açısından nüfusun en yoksul %5’lik dilimdekilerin en zengin %5’dekilerden yaklaşık 17 yıl daha az yaşadıkları ifade edilmektedir. Yoksulluğun bebek ve çocuk ölümleri üzerinde etkisi yetersiz beslenme, iltihap hastalıklarının yaygınlığı, temiz içme suyu ve kişisel hijyen sorunu, kalabalık aile yaşamı ve sigara içimi gibi olumsuz ev içi fiziksel ortam gibi faktörlere bağlıdır. Yoksulluğun çocuk ölümlerini arttırmasının bir diğer nedeni de çocukların ev dışında ve güvenli olmayan ortamlarda geçen zamanlarının fazla olması nedeniyle “kazalara” bağlı ölümlerin yüksek olmasıdır. Benzer şekilde yoksulların evlerinin küçük ve “düzensiz” olması nedeniyle ilaç zehirlenmeleri daha sık görülmektedir. ‘’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:235)

‘’Sınıfsal eşitsizlikler aynı zamanda sağlık imkânlarını da erişimi güçlendirmektedir. Zira yoksul bölgelerde daha az sayıda pratisyen, aile doktoru, daha az hastane ve tıbbi destek olanağı bulunmaktadır. Bu da o bireylerin hastalık dönemlerinin uzamasına veya kalıcı sağlık hastalıklarının oluşmasına neden olmaktadır.’’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:235)

Etnik/Irki Farklılık ve Sağlık

Browne Britanya özelinde şu şekilde açıklamaktadır. ‘’Çoğunluk olan beyaz etnik grupla kıyaslandığında siyahi etnik gruplar kendi hastalıklarını daha çok dile getirmekte, kendi sağlıklarının nüfusunun geri kalanınkinden daha kötü olduğunu ifade etmektedirler. Ancak farklı etnik gruplar arasında hastalıklar pek çok açıdan farklılık arz etmektedirler. Örneğin, Afrikalı-Karayipliler bir kan hastalığı olan hücre anemisine karşı biyolojik olarak daha savunmasızdırlar, hipertansiyon ve inmeden ölme olasılıkları daha yüksektir. Asyalılar(Hintli, Pakistanlı, Bangladeşli) kalp hastalıklarından daha mustarip, %50’sinin kalp krizi geçirme ve bundan ölme ihtimali daha yüksektir, aynı zamanda diyabetlilerin oranı da bu grupla yaygındır. Son yirmi yılda kalp krizi geçiren siyahların beyazlardan yirmi kat daha fazla riske sahip olduğu görülmüştür. 25-44 yaş arası Afrika kökenli Amerikalıların ölüm nedenleri arasında kalp hastalığı, kanser, kazalar ve cinayet başı çekmektedir. Yine Amerikan Organ Tedarik ve Nakli Ağı (2011)’ na göre ulusal böbrek nakli bekleme listesindekilerin %38’i beyaz, %34 zencilerden oluşmaktadır. Yani siyahiler, Amerikan nüfusunun %13’ünü oluşturmakla birlikte böbreğe ihtiyacı olan bireylerin üçte birini oluşturmaktadır.  Bununla birlikte listedeki beyazların %52.52i sağlıklı böbreğe kavuşurken, siyahilerin sadece %26’sı bu şansa sahip olabilmektedir. Etnik azınlık gruplar arasında seyreden yüksek hastalık ve ölüm oranları büyük ölçüde sağlık alanındaki eşitsizliklerden kaynaklanmaktadır. Bunlar arasında ırkçılık ve yoksulluk, beslenme alanında yetersizlik, dil ve kültürel engeller başta gelir. Azınlıkların sağlık sigortası yaptırma olanakları, beyazlara kıyasla sınırlıdır. Herhangi bir sağlık sigortası bulunmayan beyazlıların oranı %12 iken, sigortasız Latinlerin (Meksikalı, Orta Amerikalı) oranı %31, zencilerin ise %21’dir. Amerikan tıp yetkililerin dediği gibi sigortası olmayan insanlar, hasta olarak yaşamlarının sürdürürler ve daha genç yaşta ölürler.’’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:237)

Sağlık ve Hastalığın Kültürel Kökenleri

‘’Kültür toplumun bir üyesi olarak birey tarafından kazanılmış bilgi, inanç, sanat, kanun, ahlak, gelenek ve diğer kabiliyet ve alışkanlıkları içine alan bir bütündür. Toplumun hastalık hakkındaki değer oryantasyonu, tutum ve inançları kültürün karakterini yansıtır. Her toplumun kültürü, sosyal organizasyonu, sağlık ve hastalık problemini kendi değerler sistemine göre geliştirir. Hastalık kültür kalıplarına göre değer kazanır. Hastalıklar ortama göre farklı yorumlanabilmektedir. Örneğin Rönesans döneminde melankoli seçkinler arasında kabul edilebilir bir rahatsızlıkken, bu durumdaki bir yoksullar somurtkanlıkla, sarsaklıkla suçlanırdı. Her toplumda bireyler hastalandığında nasıl davranılması gerektiğini belirleyen bir hasta rolü de kültürden kültüre göre farklılaşmaktadır. Örneğin ABD’ye yeni gelmiş Latin Amerikalı göçmenler hastalandıklarında önce doktora değil botanica(aktar) giderler. Botanicas, iyileştirici olduğu düşünülen geleneksel halk ilaçları, dini nesneler,  bitkisel yağlar ve parfümler gibi malzeme yapıp satarlar. Alternatif tıp kapsamında yer alan bu tür uygulamalar oldukça yaygındır. Bireylerin toplumsal inanç, eğilim, tutum ve değerleri hastalık algısın da ve davranışında etkilidir. Bireylerin hastalık karşısındaki tutum ve davranışları içinde bulundukları kültürün bir yansımasıdır.’’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:238,239)

Sonuç

Günümüzde hastalıklar çeşitlenmekte ve artmaktadır. Hastalığı bir sürü etken etkilemektedir. Yukarıdaki şekillerde gördüğümüz gibi çeşitli nedenler etkilemekte ve daha fazla seçenek ortaya çıkmaktadır. ‘’Hastalık hali neticede; hastalığa neden olan bir etken, fiziksel/sosyal çevre ve insanın özelliklerine bağlı olarak şekillenen bir süreçtir. Bu bakımdan hastalık-sağlığa dair açıklamalar toplumsal ve kültürel değişkenleri dikkate almak durumundadır. Sağlık/hastalığa, toplumsal ve kültürel değişkenleri dikkate alarak yaklaşan disiplin ise sağlık sosyolojisidir. Sağlık sosyolojisi sağlığın sosyal bir kurum olduğu noktasından hareket eder ve sağlık ve hastalığın toplumsal yönlerine vurgu yapar. Sağlık-hastalık, toplumsal ve kültürel olarak tanımlanmış ve şekillendirilmiş olmanın yanı sıra, diğer toplumsal kurumlar gibi toplumsal sistemin bir parçasını oluşturur ve kendi iç işleyişi ve örgütlenmesi ile sistemdeki diğer kurumlarla karşılıklı ilişki halindedir. Bu bağlamda sağlık ve hastalığa bütüncül bir yaklaşım, sağlık sosyolojisi araştırmalarından yararlanmayı ve sağlığa sosyal ve kültürel bakış açısı ile bakmayı gerekli kılmaktadır.’’ (Aytaç, Kurtdaş,2015:248)

    KAYNAKÇA          

Aytaç, Ö, Kurtdaş, MÇ(2015), Sağlık ve Hastalığın Toplumsal Kökenleri ve Sağlık, Sosyolojisi Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi: Cilt: 25, Sayı: 1, Sayfa: 231-250, ELAZIĞ-2015

Porter, R (2016),Kan Revan İçinde(G. Koca, Çev.), İstanbul: Metis(TC Sağlık Bakanlığı Hıfzıssıhha Mektebi Müdürlüğü, Başkent Üniversitesi Ulusal Hastalık Yükü ve Maliyet Etkinlik Araştırması, Hastalık Yükü Final Raporu ANKARA 2005)

Sennet, R.(2017) Karakter Aşınması,(Yıldırım, B. Çev),İstanbul: Ayrıntı Yayınları

Faşizm

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği:Kavramlar