Gotik Edebiyat denilince akıllara gelen ilk yazarlardan biri olan Edgar Allan Poe’nun Gammaz Yürek adlı kısa hikayesi düzensiz şizofreni semptomları gösteren bir adamın nasıl kendi sonunu getirdiğini anlatır. Hikâye, ana karakterin okuyuculara seslenerek, ”Sinirliydim” demesiyle başlar ve ana karakter bir bakıma işlediği bir suçu üstü kapalı olarak okuyucuya itiraf eder. Gotik Edebiyatı’n ayırt edici bir özelliği olan ve Edgar Allan Poe’nun hikayelerinin neredeyse hepsinde bulunan ve ayrıca Gotik Edebiyatı Gotik Edebiyat yapan unsur bilinmezliktir. Gammaz Yürek’te de Gotik Edebiyatı’na puslu ve ürkütücü doğasını veren bilinmezlik unsuru hikâyenin ana unsuru olmamasına rağmen hikâyeyi şekillendirmede büyük bir rol oynamıştır. Ana karakter kendisini korkutarak delirme seviyesine kadar getiren bir yaşlı adamı öldürür. Gammaz Yürek’in ilk kelimeleri olan ”Evet! Sinirliydim” de bir nevi ana karakterin işlediği cinayeti haklı çıkarmak için sarf ettiği kelimelerdir. Gammaz Yürek’te de görülebileceği üzere ana karakter cinayeti işlemeden önce de aklı pek yerinde bir insan değildir ki zaten Edgar Allan Poe’nun hikayelerinde ve özellikle Gotik Edebiyat ‘ta aklı yerinde bir insan bulmak yahut aramak pek akıl karı bir şey değildir. Gammaz Yürek’e dönersek, ana karakter yaşlı adama karşı bir kin beslemediğini söyler, hatta adamı sevdiğini bile söyler. Ana karakterin yaşlı adamı öldürmek için motivasyonu ne paradır ne de aralarında geçen bir kavgadır, ana karakter yaşlı adamı ”akbaba gözüne” benzeyen gözlerinden dolayı öldürür. Ana karakter yaşlı adamı öldürdükten sonra yaşlı adamın cesedini gayet üzerine düşünülmüş bir planla evinde muhafaza eder ve bu cinayetin asla üzerine kalmayacağından çok emindir. Hatta cesedi nasıl muhafaza edeceğini ve cinayet yerini nasıl temizlediğini detaylı olarak anlatırken bir kez daha deli olmadığını okuyucuya inandırmaya çalışır. Bu kadar detaylı iş yapan birinin deli olmadığına inanmamızı ister ki bir yerde gerçekten akıl sağlığının yerinde olduğunu düşündürür okuyucuya. Dahası, ana karakter kendine o kadar güvenir ve okuyucuya güven verir ki, evine gelen polisleri üstün bir misafirperverlikle karşılar ve asla korkulacak bir şey olduğunu düşünmez. Ana karakter kendine olan güvenini abartarak evine giren polislere her yeri detaylıca incelemelerini söyler, ki bu yersiz bir güven değildir, cesedi saklamada gerçekten temiz bir iş gerçekleştirmiştir.

Polislerin incelemeleri bittiğinde ana karakter oturmaları için polis memurlarına sandalye verir ve kendisi de tam olarak yaşlı adamın parçalanmış cesedinin bulunduğu yere sandalye koyarak oturur. Polislerle sohbet ederken ana karakterde birden bir değişim meydana gelir. Artık önceki gibi korkusuz ve sakin değildir, bir yerden çınlama, bir ses yahut sesler yükselmeye başlar. Gammaz Yürek’in son sayfasına müthiş bir kaos hâkim olur. Ana karakter gittikçe yükselen sesle beraber kendini kaybetmeye başlar, ağzından köpükler çıkar ve sonunda misafir ettiği ve cesedin dibine getirdiği polislere suçunu itiraf eder. Ana karakter duyduğu bu sağır edici sesin yaşlı adamın kalbinden geldiğini iddia eder. Gammaz Yürek’i ahlak dersi veren bir hikâye olarak okumayı seçersek ana karakteri itirafa sürükleyen gammaz yüreğin yaşlı adamın değil de ana karakterin kendi gammaz yüreği olduğunu iddia edebiliriz. Her ne kadar aklı yerinde birisi olmasa da garip bir nedenle öldürdüğü ve aynı zamanda sevdiği adamın canını alması büyük olasılıkla vicdan azabını tetiklemiştir.