Ekonomik Sistemler – Sosyalizm

Ekonomik sistemler nelerdir ? Sosyalizm nedir? Sosyalizmin özellikleri nelerdir? Sosyalizm hareketi nasıl yaygınlaştı ve ekonomik sistem olarak temel alınabilir bir konuma geldi ? Sosyalizmin kurucusu kimdir? Bu hafta ekonomik sistemler serisi yazılarımın ilki olan sosyalizm ile yeni bir yazı dizisine giriş yapıyoruz…

#1 Sosyalizm Nedir ?

    Ekonomik sistemleri salt ticari açıdan ele almak mümkün değildir. Aksine ekonomik sistemlerin en belirleyici özelliği politik ve ideolojik kökenli olmalıdır. Bu önermenin tersi de doğrudur, yani siyasi yaklaşımları şekillendiren temel unsur ekonomidir. Siyaset ve ekonomi iç içe geçmiştir ve birbirinden ayrışamazdır. Bu açıdan bakıldığında dünyadaki siyasi yapıları ekonomi temelinde sınıflandırmak en uygun yöntem olarak görünmektedir.

Birçok farklı ekonomik sistem bulunmaktadır. Yazı dizimizde inceleyeceğimiz ekonomik sistemler ; sosyalizm, komünizm, kapitalizm, liberalizm, emperyalizm ve karma ekonomik sistemler olacaktır. Bu keyifli ve bilgi dolu serimizin başlangıcı ise sosyalizm ekonomik sistemi olacaktır.

    Sosyalizm, devleti merkez alan işleyişin devlet kontrolünde olduğu bir modeldir. Aslında bakıldığında üretici gücün insan, insan emeği ve dolayısıyla toplum olduğu düşüncesinden yola çıkılarak oluşturulmuş bir sistemdir. Devletçilik prensibi mutlak olarak geçerlidir. Devlet üretime hakim güç olarak ön plana çıkar. Bu modeli savunan iktisatçılar tarafından toplumun esas alındığı iddia edilse de, yetkiyi toplum adına devlet kullandığı için, etkin güç daima devlettir. Kişilerarası eşitlik vurgusu yapılır. Kamu yararı ve toplum ön plandadır. Kolektif (topluluk olarak, kitle halinde) hareket etme ve buna uygun bir biçimde örgütlenme ve çalışma planlanır.

Devletin, ticari amaçlı üretim araçlarına ve temel tamamlayıcı kurumlarına mutlak egemen ve sahip olmasıdır. Özel teşebbüs, üretim araçlarına sahip olamaz. Devlet toplum adına tüm piyasayı kontrolü altında tutar. Serbest Piyasa Ekonomisi geçerli değildir. Bunun yerine Merkezi Planlama esastır. Bir yıl içinde tüm ülkede ne üretilip ne kadar tüketileceği önce yerel ve bölgesel olarak hesaplanır, daha sonra tek merkezde (başkentte) eşgüdümlü olarak değerlendirilir ve düzeltmeler yapılır.

Toplumların çeşitli sınıflardan oluştuğu gerçeği dikkate alınarak hangi sosyal sınıfın yönetime egemen olması gerektiği ve asıl üretici gücün hangi sınıf olduğu sorusundan hareket edilir. Bu yaklaşıma göre tarih, aslında sınıf mücadelelerinin toplamından ibarettir. İşçi Sınıfının egemenliği esastır, halk her yerde (fabrika, okul, çiftlik vb.) kendini yönetmek üstüne yönetim şeklini belirler. İşçi sınıfına özel bir önem verilir, çünkü emeği ile üreten ve toplumu kalkındıran sınıftır. Bankacılık sistemi etkin değildir, çünkü ihtiyaç duyulmaz. Faiz büyük oranda ortadan kalkmıştır ve bu yönüyle de halkı ve emeği sömürme düşüncesi sona erdirilmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda kendi içindeki yaklaşımlara göre de bilimsel sosyalizm ve ütopik sosyalizm olarak 2 ye ayrılır.

#2 Yaklaşımları…

Ütopyacı Sosyalizm

    Modern Sosyalizmin ilk fakat ilkel örneği olan Ütopyacı Sosyalizm, Marksist eleştirinin habercisi olarak kabul edilmesi nedeniyle önemli sayılmaktadır. Marksistlere göre ütopyacılar, proletaryanın çektikleri acıların farkına varmışlar ancak, onun sahip olduğu devrimci gücün farkına varamamışlardır. Ütopyacıların bir diğer hatası da sosyalist düzeni kapitalist sistem ve düzen içinde kurmaya çalışmış olmalarıdır. Ayrıca, ütopyacılar Marksistlerden farklı olarak sosyalist topluma devrimci şiddetle ve ihtilal yoluyla değil, barışçı yolla geçilmesini savunmuşlardır. Bu nedenle, Marksistlere göre ütopyacıların başarısızlıklarının en temel nedeni, toplumu ekonomi temelinde analiz edememeleri ve toplumun sınıflı yapısının yol açabileceği çatışmayı hesaba katmamış olmalarıdır.

Bilimsel Sosyalizm

        Bilimsel sosyalizme göre bilim, ancak doğadan hareket ettiği zaman gerçek bilimdir. Tarih ise, doğa tarihinin insanla ilgili parçasından ibarettir. Dünyayı değiştirmek, dünyanın ne yönde değişmekte olduğunu bilmekle ve bu bilgiyi kullanarak değişikliği hızlandırmakla mümkündür.

Bilimsel sosyalizmin veya diğer adıyla Marksizm’in kurucuları, Komünist Manifesto (1848) adlı eserin yazarları olan Karl Marx ve Friedrich Engels’dir. Engels Marksist öğretiye önemli katkılarda bulunsa da ön plana çıkan, öğretiye adını veren ve bilimsel sosyalizm denilen sentezi ortaya çıkarak düşünür Marx’tır.

Marx’a göre üretim tekniği geliştikçe, üretim ilişkileri ve üst yapı kurumları da değişmektedir. İlkel sınıfsız toplum, köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplumun her biri değişik üretim ilişkilerini yansıtmaktadır. Aynı zamanda bu toplumların hepsi ayrı üst yapı kurumlarına sahiptirler. Siteden imparatorluğa, mutlak monarşiden temsili monarşiye geçiş, rastlantıların veya insan düşüncesinin evriminin bir sonucu değildir. Bu siyasi değişimlerin temel nedeni kol değirmeninden yel değirmenine, oradan da buharlı makineye geçişin bir neticesidir. Yani tüm bu değişimlerin temel etkeni, üretim tekniğindeki gelişmelerdir.

REKLAMLAR BİZİ NASIL ETKİLİYOR?

Hukuki Akademik Makale Taslağı Nasıl Olmalıdır ?