Ey ahali duyduk duymadık demeyin, peynir ekmek yemeyin! Bir ekmek olmuş üç lira, peynir desen yakında hayvan korkumu yenip inek sağıp kendim yararlanacağım etinden sütünden. Peynir ekmek lüks artık bu devirde! Neyse efendim, ne diyorduk? BİR ŞEY DEMİYORDUK!
Çünkü daha olaya giriş yapamadan ben zammı düşünüp kendimi başka yerlere attım. Hemen toparlayıp giriyorum konuya.
Şu geçirdiğimiz zor günlerde bazı şeylerin farkına varıp hatırlamalı bence yazdığı destanları insan. Mesela Malazgirt, İstanbul’un Fethi sonra Çanakkale.. Buradaki hissiyatı alıp Fatih’in torunlarıyız biz ulen! Diyerek Battal Gazi’ye bağlayıp direkte parande atıp düşmana ‘amen tanrım’ dedirttikten sonra Bizans’ın surlarını delen Fatih’in topları gibi biz de DIŞ MİNNAKLARIN kapılarına dayanıp surlarını delmeliyiz!
Desem de inanmayın! Deli miyiz demeyeceğim; öyleyiz ama şimdi durduk yere de o kadar gazı verip birbirimizi balon gibi şişirmeye gerek yok. Birlik olalım beraber olalım yeter diyorum ben.
Bu gündem sağ olsun ben bir türlü ana konuya giremedim. Olsun buna da şükür; ama merak etmeyin ben her türlü yerden bağlarım!
O yüzden panik yok, yola devam!
Hani dedim ya Çanakkale sonra İstanbul’un fethi destan mestan… Efendim bugün bahsedeceğim konu da tarihi yazdığımız, diğer devletlere de yeniden yazdırdığımız Kurtuluş Savaşı Destanı.
(Gerçi onlar alışık bizden zopayı yiyip yiyip destan değiştirmeye yeni bir şey değil yanı 🙂 )
Şimdi Caligula’dan Kurtuluş Savaşı’na geçişi, on numara cirit atlaması olarak bulabilirsin ama değil!
Şöyle ki ben özel sektöre ait bir bölümden mezun olmak üzere de olsam baktım özel sektör gitmiyor.
-Geri değil he, ileri gitmiyor. Mübarek bizde ‘R’ yok, gidersek orası ileridir dedik 1-5 arası vitesi unuttuk bizim düzümüz ‘R’ oldu çıktı da neyse…-
İşte dedim ki madem özel sektör gitmiyor, bende ne yapayım? Binlerce genç mağdur gibi başladım KPSS çalışmaya. Başladım da gitmiyor ilk etapta Türkçe, Coğrafya; yok ekine köküne ayır, paraleline meridyenine bölüp, çatıların altında topla falan olmadı. Dedim ki ben ne yaparım da güzelce çalışmaya başlarım. Aklımda şak tarih mehter marşı ile giriş yaptı. İlk yazımdan da anlayacağınız üzere millet ayırt etmeksizin tarih araştırırım ben, çok da severim.
İşte dedim açayım bir tarih videosu izleyeyim. Başladım izlemeye. Kanal kanal geziyorum. Bir an bilgisayarda değil televizyonda sandım kendimi sağımda solumda kumanda arıyorum. Şimdi neden geziyorum? Eleştirmek benim haddime değil. AMA… Sonuç da öğretmen değilim lakin ufak bir ricam olacak hocalarımdan -branş ayırt etmeksizin.- Değerli hocalarım başımızın tacısınız eyvallah da az el insaf edip birkaç dakika içinde ruhunuzu teslim edecekmiş gibi anlatmasınız da biz de azıcık dersi dinlerken böyle gaza falan gelsek nasıl olur?
Hani anlattığınız ders matematik bile olsa azıcık gülümseyince günaha girmiyorsunuz yahu! Hem gülümsemek sünnettir. Gülümseyin az… Ne o öyle ruhunu Azrail’e teslim eder gibi anlatmak? Sonra neden ders sevilmiyor. Özellikle sözel hocalarım; siz matematik değilsiniz ki sevmeyelim? Anlatın mehter marşı ile karışık tarih, verin coşkuyu bizde coşalım dayanalım viyana kapılarına değil mi ama?
Neyse işte sağımda solumda kumanda ararken baktım yok tabi doğal olarak. Açtım oradan ‘Benim bu derdim’ diye isyan şarkısını o sırada şak! Bir tarih hocası çıktı karşıma. Allah’tan da çıktı az kalsın Tarih’e küsecektim yahu! Başladım hocamı dinlemeye anam bir güzel anlatıyor bir eğlenceli anlatıyor. Dizi izler gibi bir ünite tarih izlerken birden hocamızın komik videolarını yapan bir kanala denk geldim. Başlıklardan ilgimi çekenleri izlemeye başladım ve BAM!
Bu yazının temasını oluşturacak olan video karşımda. Şimdi o kadar kelimenin içinde dedim ya biz tarih de yazarız, tarih de yaparız! Ama gelin görün ki yapmayı daha çok seviyoruz. Neden mi? Yahu biz Uygur Türklerine kadar göçebe gezip Uygur Türkleri ile yerleşik hayata geçerek yazıyı ve okulu kullanan bir milletiz.
-Şht, Türk evladı sakin! Biliyorum atalarımızdan Uygurlulara sövüyorsun göçebe niye kalmadın be kafir gezerken yazılmıyor muydu? Başımıza sabahın köründe okul derdi çıkardın diye ama sövme! Hem çekik bir komşumuzun oyunları bunlar desem de inanman. Bu, bizim Türk erkeklerinin minyon kızlara kayan gönlünün eseri… İnanmıyon mı? Araştır bakayım Bilge Kağan’ın yazıtlarında ne diyor? Çin’in güzel yüzlü prenseslerine kanma diyor! Ey, Türk genci! Vermeyeydin elimize kılıçlan, kamayı bizde bilirdik gezip tozup yatmayı? Ayıktın mı? O nedenle alınmaca gücenmece yok!-
İşte hani hep diyorlar ya bizi çekemiyorlar, diye bu yaşlılar.
Anam bende inanıyorum artık valla bakın!
Hocamın editlerini açtım izliyorum güle güle ikinci düşmanımız Yunan çıktı. Hani derler ya kardeş misin? Kalleş mi? Aha işte bu söz bu iki devletle olan ilişkilerimizi özetliyor abi! Hem seviyoruz, hem gömüyoruz ama daha çok dövüyoruz hesabı didişip duruyoruz horoz gibi.
Videoda hocam ULU ÖNDERİMİZİN ‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz İleri!’ sözü ile birlikte Yunan ordusunu denize dökmemizi anlatıyor. Orada da diyor ki; “Bana gülüyon da Yunanlıların çocukları kaybettikleri savaşları bilmiyor onların komutanlarının atının ayağı yere değmeden cesetlerin üzerinden yürüyormuş hoplaya zıplaya. Tek savaş yapmışız biz onlarla. O da kazandıkları tek savaş Kütahya – Eskişehir savaşları.” Demesin mi? Beynimin içinde kolbastı çalmaya başladı benim.
Tamam tarih severiz, her milleti okuruz, mitolojinin hastasıyız da; Atma be ZİYA! Senin komutan hoplayıp zıplamıştır da bizim Mehmetçiklerimizin cesetlerinin üzerinde değil süngülerinin ucunda olmuştur o. Ama bu olay şey işte; Yenilen pehlivan güreşe doymazın yeni versiyonu. Yenilen Yunan, lafı kovalar, kovaladığı lafı da dolar hesabı. Başka türlüsü bunu açıklamaz zaten.
Dedim ya işte; biz tarih yazmaktan çok yapmayı seviyoruz. Zaten ne demiş atalarımız; “İki Yahudi bir araya gelir şirket, iki TÜRK bir araya gelir devlet kurar.” Vallahi de gerçek bu. Devlet kurarken de sağımızdakilere solumuzdakilere bakmıyoruz anam babam. Gelenin kellesini uçurup koltuğunun altına veriyoruz. E sonra ne oluyor? Tarihi evirip çevirip kendi lehlerine tekrar yazıyorlar.
Türklerin göçü ile Kavimler Göçü oldu çağ açtı.
İstanbul’un Fethi ile açtığımız çağı kendimiz kapadık.
Avrupa’da hala çocuklar Tanrı’nın Kırbacı dedikleri Türk Kağan’ı Atilla‘dan korkuyor.
Sonra efenime söyleyeyim; Bilim adamlarımızdan biri kuş gibi uçuyor diğeri kendisini füzeye bağlıyor.
Çin’in bizim korkumuza yaptığı Çin Seddi’ni söylemeye gerek var mı? Adamlar nasıl yaptıysa uzaydan görünüyor set bir de biz miras için yaptık diyorlar. Merak ediyorum; kralınızın işi mi yokmuş acaba?
Sonra daha yakın zamanlarda Çin’in kendisine ait sandığı ilk Mumyalama örneği Lolan Güzeli var. Bizim olduğu anlaşılınca ortadan kayboldu bu güzzel. Yani demem o ki? Biz Tarih yazmaktan bıkmayız, nerede devlet orada millet bizde. İki Türk’ün bir araya gelmesi yeter bize devlet için de, sizin bu oyunlarınızda sıkılırsak size ne edelim onu söylen bakam bize?
Hadi iki seçenek de sunalım size; DENİZE Mİ DÖKELİM? KARAYA MI GÖMELİM?
Bence ikisini de yaptık ama Tarih tekerrürden ibarettir değil mi ağam paşam?
Seçin siz, seçimi şimdi bildirmenize gerek yok.
Vakti gelince biz öğreniriz zaten 😉
HADİ KAL SAĞLICAKLAN TÜRK’ÜN EVLADI…