Bir bireyin toplumda var olabilmesinin ana yolu kendini ifade ediş biçimidir. Bireyin diğer insanlarla olan iletişimi ve onlara davranışları bize o kişi hakkındaki yorumlama tavrımızı etkiler. Bireyin sergilediği içsel tavırlar ağzından çıkan kelimelere veya mimiklere yansımaktadır. Aşağılık kompleksi bireyin içine kapanarak söz söylemeye çekinmesi olarak nitelendirilebilir. Aşağılık kompleksine sahip insanlar kendilerini yetersiz hissettikleri için konuşmalarını ya tam tamamlayamaz ya da nasıl tamamlayacağından endişe duymaktadır. Tabii ki bireyin yetiştiği aile ortamı ve kültürle de yakından ilişkilidir. Pakistan’daki bir bireyin kendini ifade ediş tarzı ile İsviçre’deki bir bireyin kendini ifade etme tarzı arasında ciddi farklılıklar görülebilir. Özgüven eksikliği, duygularını bastırma, ailedeki diğer üyelere tarafından söylediklerinin ciddiye alınmaması bu uçurumu daha da derinleştirmektedir. Çocukları büyütürken onların fikirlerinize önemseyip uygulamak en başta onların da kendini birey olarak hissetmesine ve önemsenmediğinin önünü açar. Bireyin içinde var olan yeteneklerinin de ortaya çıkmasını engellemektedir. Bu zincir döngüsü devam etmekte ve birey kendi yerini bulamamaktadır.
Üstünlük kompleksi ise diğer toplumun üyeleri tarafından kendini üstün görmesi ve söylediği sözlerin tek, doğru, eksiksiz ve daha önce söylenmemiş bir ifade eder tavrına yol açmaktadır . Bu kendini ifade ediş tarzı diğer iletişime geçtiği insanların düşüncesini yok sayma, önemsememe veya ciddiye almamasıyla devam etmektedir. Bu tavrı sergilemesinin önemli nedenlerinden biri kişinin kendini yetersiz gördüğü bir konu veya tutum hakkında gerçeği yansıtmayan bir söylemle üstünlük arayışı içine girmekten kaynaklı olabilir . Böylelikle bunu birçok kez dile getirerek algı yönetimi ile karşısındaki buna ikna edebilir ancak unuttuğu bir şey vardır ki bireyin kendisi ile ilgili bildiği doğrulardır.
Günümüzde sosyal medya aracılığıyla insanlar beğenilmek ve onaylanmak istemektedirler ve bunu da yaparken gerçeği yansıtmayan görüntüler ile beğeni toplamaktadır. Kendini tatmin etme duygusu diğer insanlarla kıyaslama durumuna gelince kıskançlık duygusunu tetiklemektedir. Bu üstünlük kurma çabasından dolayı birey gerçek benliğine karşı yozlaşmaktadır. Küçüklükten bu yana şekillenen her iki komplekste birey üzerinde ciddi etkiler bırakmaktadır. Günümüzdeki insanların her şeyi bu kadar kısa sürede tüketmesinin nedenlerinden biri de sahip olduğu komplekslerin onları doyuma ulaştırdıktan sonraki evrenin gerçeği yansıtmamalarının çok iyi bilinmesinden kaynaklanmaktadır. Belki de bir taraftan ailesinden veya kültüründen dolayı içindeki var olan yeteneği aşağılık kompleksi yüzünden ortaya çıkaramaması, diğer taraftan da var olmayan bir şeyi varmışcasına sergileyen üstünlük kompleksine sahip bireylerin çatışmasından kimsenin galip gelmediğini ve mutluluk seviyelerinin çok far etmediğini belirtmek isterim.
Sonuç olarak bireyin şekillenmesinde ve kendini ifade etmesinde iki kompleksin önemli bir etken olduğu aşikardır. Bireyin içinde var olan kompleksleri nasıl yönlendirdiğini veya bunu aşmak için başvurduğu çok daha önemlidir. Diğer insanlarla olan iletişimin bir tarafı mağdur etmesine yönelik cümleler her iki taraf için olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. O yüzden bireylerin yetiştiriliş tarzı ve içinde büyüdüğü ortamın toplumumuzun aydınlık geleceği için önem arz etmektedir. Birbirini dinlemeyen ve saygı göstermeyen toplumların önündeki engelleri aşması ve mantıklı cevaplar bulması zordur. Toplum bireylerden oluştuğu için bireylerin sergilediği mantıklı davranışlarda toplumun geneli için umut vaat edecektir.